28 Ekim 2018 Pazar

TİYATRO- CINGILLI

Herkese yeniden merhaba! :)

Sezonun ikinci oyunu ile karşınızdayım: CINGILLI!
cıngıllı ile ilgili görsel sonucu

Bu sene sevgili 'Gezentiyiz Biz' (sitelerine göz atın derim, tık tık) ekibi ile tiyatroya doymayı hedefledik. Aslında bilindik tiyatro konseptinden tamamen farklı bir performans izleyeceğimizi biz de bilmiyorduk.

Bakırköy Belediye Tiyatrosu (BBT) bünyesindeki bu oyunun daha doğrusu buranın yeri bende biraz nostaljik. Çünkü ilk tiyatroya gidişim yine BBT bünyesinde hatta Alican Yücesoy'un oynadığı 'Tersine Dünya' olmuştur. 

Önde bir kürsü, arkada orkestra. İlk oturduğumuzda biraz şüpheli davrandık.




Ardından ilk olarak Hacivat/Karagöz ile başlayan bir tarih anlatıldı. Deve kuşu Kabare'lerden tutun da Şan tiyatrosunun o görkemli tarihine kadar. Hatta ve hatta benim komedi konusunda hayranı olduğum 'Aşk Olsun' bile konuşuldu, gösterildi. Sadece bir tiyatro tarihinden ibaret değil de aynı zamanda ülkenin tarihine de güzelce ışık tuttu. 

Özel düetleri, çeşitli müzikalleri, tarihi anlatışı ile pişman olmadığımız, doya doya da zamanın nasıl geçtiğini (yaklaşık 130 dk) anlamadığımız bir müzikli tiyatro tarihi anlatımı oldu diyebilirim. Hele de yaşlansa da halen duruşunu ve karizmasını kaybetmeyen Ragıp Savaş' izlemek de ayrı bir keyifliydi.





Bu arada Cıngıllı- Balıkesir'de bir mantı benzeri bir yiyeceğe verilen isimmiş. Bunu da öğrenmiş olduk.

Şayet İstanbul'da yaşıyorsanız, sezon boyunca devam edeceği duyumunu aldığım bu oyuna, BBT orkestrasına bence bir şans verin :) Aynı zamanda salona ulaşım da çok kolay. 

Şimdilik bu kadar! 

Sevgiyle kalın.

Hoşça bakın zatınıza.




21 Ekim 2018 Pazar

KİTAP YORUMLARI #17- BİHTER SAATÇİ/ MÜHÜR KIRAN

Herkese kocaman bir  merhaba! :)

Yazıma başlamadan önce, kitap okumayı üstüne üstlük fantastik kitaplara bayılırım diyenleri bir adım öne alalım. Çünkü az sonra okuyacağınız yazı bunlarla ilgilidir.

Eylül ayı içerisinde okuduğum yazarının piyasaya yeni girişi olan GAEL YAZITLARI -I /Mühür Kıran'dan bahsedeceğim. Öncelikle kendimi iyi (mütevazı olamayacağım) daha doğrusu çeşitli kalemleri okuyarak değerlendiren bir okuyucu olarak adlandırsam da aslında fantastik edebiyat konusunda her zaman yetersiz olmuşumdur. Hani benim hevesim bilgim Harry Potter'da kaldı öyle söyleyeyim size :) 

Kitabın yazarı Bihter ile yüz yüze tanışma fırsatım daha olamamış olsa da kendisinin bu kitabı bin bir emek oluşturduğunu söyleyebilirim. Profil Kitap tarafından yayınlandığında ise tarafıma imzalı olarak bu kitabı gönderme nezaketini gösterdiği için bir kez daha buradan teşekkür etmek isterim. 

Ben de eylül ayı içerisinde bu kitabı okudum. Kitaba ilk başladığımda karakterleri kafamda oturtmaya çalışmam biraz zaman aldı fakat bunu tahmin eden yazarımız belki de kitapta benim çokça sevdiğim bir şey yaparak bölüm başlarına küçük küçük o bölümü anlatan karakter ile ilgili belirgin ipuçları yerleştirmiş. 

Belki daimi olarak bu tür okuyanlara garip gelebilir fakat kitap ile ilgili beğendiğim başka bir özellik ise özel güçlerin istenen stratejide dönüşebilir bir şekilde kullanılması oldu. Kurgusu ile ilgili ise beni en baştan içine alarak kaptırdı. 381 sayfalık bir kitap olmasına rağmen gereğinden fazla uzatma gibi (zaman zaman bazı kitaplarda yaşadığımız) bir duruma rastlamadım. Tam tersine kurgunun tam olarak içini doldurduğu bir kitap olmuş. Andram topraklarındaki hayata kendimi ışınlanmış gibi hissettim. Ve sanırım son sayfasındaki 'Birinci Kitabın Sonu' yazısı beni biraz üzdü. 




Umudum yazarın serinin ikincisini tez zamanda yazması. 

Bu yazıyı yazarken kitabın fiyatına bir göz atıp sizi bilgilendireyim de istedim. Güncel indirimli olarak; Kidega'da 21,60 TL, Kitapyurdu'nda  20,63 TL, İdefix'de ise 22,80 TL olarak satıştadır. 

Sevgiyle kalın.

Hoşça bakın zatınıza... 





13 Ekim 2018 Cumartesi

TİYATRO - BİZİM AİLE

Herkese Merhabalar,

Bu sene tiyatro sezonunu Ekim ayı içerisinde bir açtım sormayın! :) Çok hızlıyım. Aslında uzun zamandır gitmek istediğim oyunları umut ediyorumki yer bulabilirsem bu sezon tamamlayacağım.

Şimdi sizlere geçtiğimiz hafta İstanbul Şehir Tiyatroları kapsamında sahnelenen 'Bizim Aile' oyunundan bahsetmek isterim ki sizler de aslında bu oyunun hikayesine oldukça hakimsiniz:


Evet evet tam da tahmin ettiğiniz gibi Adile Naşit'li Münir Özkul'lu eski türk sinemasından bahsediyorum. Açık konuşmak gerekir ise, oyunun müzikal olmasından yana içimde bir heyecan olmasına rağmen yine de orijinal filmin tadını veremeyeceğinden korkuyordum. Lakin bu korkularım bir bir yok oldu ve oyunun başından sonuna gülerek izledim.

Repliklerin bire bir benzerliğinde bile o eski tozlu duyguları tekrar bize hissettirdikleri için tüm oyuncuları ayakta alkışlamak şart oldu.



Aslında oyunda benim en çok beğendiğim;  orijinal filmde Ayşen Gruda'nın oynadığı karaktere burada can veren Müge Çiçek Türkoğlu oldu. 

Yaklaşık 2 saat 15 dakika süren bu müzikal benim için sezona iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Gitmeyi düşünenler için, oyun çeşitli şehirlerde dönüyor. Programı takip edip, üstüne de yer bulursanız kaçırmayın derim :)

Sevgiyle kalın,

Hoşça bakın zatınıza... 

7 Ekim 2018 Pazar

KİTAP YORUMLARI #16 FÜRUZAN- PARASIZ YATILI

Kitaplar konusunda bazen rutinimiz şaşar, yorgun düşeriz ya; işte öyle bir dönemde geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde kendime gelip hedefler koydum. 

Elime #bendensanasendenkime etkinliğimiz için geçen Füruzan'ın Parasız Yatılı'sı ile başladım bu hedefe...

Yazar ile tanışma serüvenim bundan 2 yahut 3 sene evvele dayanıyor. Kitaplığıma gelecek ilk kitabını bir arkadaşımın önerisi ile 'Sevda Dolu Bir Yaz'dan yana kullandım. O zaman da dilini akıcı ve güzel bulmuştum fakat 'Parasız Yatılı'yı okuduktan sonra yapabileceğim tek yorum: burnunun direğini sızlatan bir kitap! 

İçerisinde 12 öykü barındırıyor ve aslında her biri toplum içerisinde yaşanan, insanoğlunun yaşadığı o zorlukları okudukça kendini yerine koyduran adeta ete kemiğe bürünmüş yaşıyorsunuz cinsinden hissettiren öyküler... 

Öykülerdeki bir diğer özellik de kadınların yaşamlarını aktarmasıdır. Bazıları küçük bir kız çocuğunu, bazıları ise olgun bir kadının duygularını aktarıyor. Aslında duygular hep yaşanan, hep karşımıza çıkan veya çıkabilecek hayat hikayelerini barındırıyor. Yazarı ayrıca bu noktada takdir ettiğim şey ise, acılı hikayelere sığınıp okuyucuyu etkilemeye çalışmak yerine; bu konuları zeki ve ustaca bir dille okuyucuya sunmasıdır. İşte tam da bu nokta neden 'burun sızlatacak kitap' tanımını bana çok kolay gösterdi. 

Yazarın bu ilk kitabı tüm bu ustalığın da karşılığı olarak, 1972 Sait Faik Hikaye Armağını'na laik görülmüş. Bu günlerde, Türk edebiyatına bu denli katkı sağlamış yazarın fazla bilinmemesi beni oldukça üzdüğünü söylemeliyim. 

Belki bu kitabı belki başka bir kitabı da olabilir, ama benim tavsiyem, hayatınızda Füruzan okumadan ölmeyiniz. 

Sevgiyle kalın.

Hoşça bakın zatınıza... 



2 Ekim 2018 Salı

HAYAL EĞİTİCİSİ


Yazmak; yürümek gibi bir eylemdir benim gözümde. Temposu sadece senin elinde olan, zamanla yavaşlayıp inatla koşmaya sürebileceğin bir biçime sahiptir.Hele bir kere başladın mı içini doldurduğun onca sayfa sana birer yoldaş olur, bir bakmışsın ki artık yürümenin ötesinde yemek yemek gibi elzem bir eylem oluvermiş.

Içindeki her nesne adeta hareketlenmiş ete kemiğe bürünmüş bir şekilde masana gelmiş, sofrana eşlik etmiş. Oluşturduğun o soluk benizli, bitkin karakter sayfalar geçtikce sanki günlerin getirdiği değişimle ruhunu büyütmüş. Daha farklı bir hale gelmiş.

Işte bu yüzden yaratıcılık dediğiniz şey aslında tamamen ‘hayal ürünü’. Evet evet kesinlikle öyle. Ama tam olarak bir yetenek de değil. Tıpkı yarattığın o karakter gibi onun da eğitilmeye, evrilmeye belki de zoraki değişimlere ihtiyacı var.

Şimdi sizlere hayal gücünüzü eğiteceğim desem eminimki bir çok insan bununla ilgili soru sorar. Ama asolan kendi içimizde yapacaklarımızdır. Mesela bugün hava 16 derece ve ayaz var. Size,‘bugün ilk kez dışarı çıktığınızda yüzünüze vuran o soğukta ilk olarak ne hissettiniz?’ diye sorsam ne cevap verirsiniz? Biraz sus pus görüyorum. Peki o halde ben cevaplayayım:

- Aklıma direkt üşümeyi özlediğim gelmişti.Üzerimde uzun zaman önce kendime seyahat hediyesi olarak aldığım ülkelerin pullarının baskısını içeren ince, bir o kadar da sarmalayan bir şal ile boynumu örtmüştüm. Saçlarımın ağzıma girdiğini düşünüp rüzgarı sırtıma alarak ilerlerken elimdeki kahvenin kokusu ile çam ağaçlarının arasına ilerliyor, bir yandan da romanını bitirip kontrolünü yapmaya başlamış arkadaşımın heyecanlı anlatışına kulak veriyordum. Yüzündeki gülümsemeye bakılır ise gelecek yılların en tutkulu fantastik yazarları arasına gireceğini düşünüyordum. Zaten hali hazırda doğuştan sihirli bir havası olduğunu düşünürüm. Saçlarının arasındaki kızıllar ütopik bir evrenden fırlamışcasına ahenkle hareket ederken bir an elindeki telefonu sihirli bir güç barındıran bir haberleşme aracı olarak hayal ettim. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurla kendime geldim. Ayaklarım ıslanmış, arkadaşım onu dinlemediğimi anladığı an yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşmişti. Kısa bir mesafeyi koşarak masama geldim ve yazmaya devam ettim…

Bunu okuduğunuzda aslında içinde yaşıyor ve okuduğunuza kendi hayalinizde kızıl saçlı karaktere ait bir resim çiziyorsunuz. Şimdi aynı soruyu sorsam belki de bir sürü şey üretebilirsiniz. Peki burada değişen ne oldu? Ben size söyleyeyim; benim kurgum sizin hayal gücünüzle birleşip bambaşka bir hal aldı. Aslında kısacık bir paragraf, önemini okuyanın hayalleriyle büyüttü. Bunu okuyan bir çok kişi aynı satırları başkalaştırarak kendi düşüncelerinde yoğurdu. Dolaylı olarak herkes aynı hikayenin bir bileşeni oldu.



Işte bu yüzden siz de kendinize biraz zaman verip hikayelerin, masalların içerisinde yol almaya, herkes ile hayal kurmaya ne dersiniz?


Sevgiyle kalın.
Hoşça bakın zatınıza...



TAŞINMA DUYURUSU!

Merhaba sevgili okuyan, Bugün sizlere aslında biraz da değişik bir durum içerisinden bahsetmek istiyorum. TAŞINIYORUM!!! (Sadece bloğu...