17 Kasım 2018 Cumartesi

KİTAP YORUMLARI #19 MELİSA KESMEZ- NOHUT ODA




Merhaba sevgili okuyan! :)

2018 yılı sonuna kadar okumak istediğim kitap hedefi yahut challenge (ingilizce yazdım ama inşallah aşağı kötü yorum yazmazsınız artık) içerisinde geçtiğimiz günlerde okuduğum Melisa Kesmez'in Nohut Oda kitabından bahsedeceğim. 

Birkaç sene öncesinde yine aynı yazarın 'Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz' kitabı ve 'Bazen Bahar' kitaplarını okuyup çok beğenmiştim. Öykü kitaplarına ısınmamda Melisa Kesmez'in payı büyüktür. 
Ama bu kitap özellikle ilk iki öyküsü (Kalanlar ve Son Bir Çay) başka bir evrende kalbimin içinden sızanları yazmış gibi hissettim. Yanıma kalem almadığım her dakikaya, altını çizemediğim her kelimede kendime kızdım. Belki çok farklı değildi yazılan konu veyahut tarz, ama yine de kalbime yerleştiğini en derinden hissettim. 

Aslında dili bu kadar yalın kullanmasından yola çıkarak yazarı biraz araştırdığımda, bende de bulunan Truman Capote-Ateşteki Güve kitabının da çevirisini üstlendiğini öğrendim. Kitaplığımı karıştırıp bakacağım, eğer yok ise en uygun zamanda onu da listeme eklemeyi düşünüyorum. 

Kitap ile ilgili söylemek istediğim diğer bir şey de kapağı! SEL'in kapaklarına hayranlığımı gizleyemiyorum. Keza bu kapak da benim sevdiğim bir yüz oldu. 

Altını çizdiğim yerler, okuduğum ve içime sinen bir kitap oldu kısaca. Fuar dönemlerinde yazara şans vermenizi şiddetle öneriyorum. 

Altını çizdiğim, defterime alıntıladığım yerler biraz fazla ama ara ara kaydetmeye çalıştığım aşağıdaki 1000kitap profilimden ve diğer yorumlarıma da Goodreads hesabımdan ulaşabilirsiniz :)


Sevgiyle kalın,
Hoşça bakın zatınıza...

5 Kasım 2018 Pazartesi

KİTAP YORUMLARI #18- MARGARET ATWOOD / DAMIZLIK KIZIN ÖYKÜSÜ

Herkese Merhaba!

Uzunca zamandır okumak istediğim ama kısa vadede okuma planımda olmamasına rağmen kitabı satın almak istemediğim için ödünç alarak 2018'den çıkarayım diye okuduğum 'Damızlık Kızın Öyküsü'nden bahsedeceğim.

Aslında bu kitap hakkında bir kaç kelam etmek o kadar zor ki. Oldukça uzun zamandır okumak istiyordum dedim ya aslında biraz da merak ettiğimden. Çünkü bu tarz ikilemde kalınan kitaplar her zaman beni meraklandırır. Demem o ki; kitap ile ilgili yorumlar okumadan önce sizin düşüncelerinizi tam ortadan ikiye ayırır. Bir grup insan aslında feminizmin neredeyse en güzel distopyası olarak adlandırır bir diğer kısım ise aslında feminizmin temel olarak belirlenmemesi üzerinde durur. İşte bu nedenle de bir okuyayım tarafımı seçeyim dedim :)

Öncelikle kitaba başladığımdan itibaren anlamlandırma sürem herhalde ilk 25 sayfayı bulmuştur. Sonrasında ise yavaş yavaş kurguyu benimseyerek bir kadın olarak huzursuzluğum kitap sonuna kadar devam etti. Damızlık kavramının aslında kadın üzerine yapıştıran bir yandan da dönemi kurgulamaya çalışılmış. Dönemin yaşam koşullarında kadının aslında Duygu Asena'nın tabiri ile kadının adı yokmuş. Okurken günümüz koşullarımız ile bağdaştırdığım yerler de oldu. Ama kesinlikle beni rahatsız ettiği aşikar.

Okuyanı irite etmesini bir kenara bırakıp tarafsız değerlendirmek gerekir ise, distopya olarak kurgusunun beklentim ile neredeyse paralel gittiğini söyleyebilirim, ama bu kitabın bende hissettirdiği harika bir duygu diyemeyeceğim. Okuduktan sonra tarafımı net olarak seçememekle birlikte kafamda oturmayan düşüncelere ve tamamen feminizm distopyası olarak adlandıramama dayanarak pek de bana göre bir kitap olmadığını söyleyebilirim.

Ama tabii ki bu bir çok platformda 'Amaaan Allahım! Çok güzel kitap!' diyenlerin düşüncelerini de göz önünde bulundurarak okuyabilirsiniz :)

Sevgiyle kalın.

Hoşça bakın zatınıza! :)

4 Kasım 2018 Pazar

TİYATRO- HAMLET

Merhaba! :)

Aslında bu oyunu sonrasında nasıl hissedeceğimi merakla beklemiştim. Tabii ki 'HAMLET' oyunundan bahsediyorum. Uzunca zamandır (belki 3 sezon civarı) bu oyunun neredeyse kapalı gişe oynamasından kaynaklı aksaklık ile sezonun 3.oyunu olarak hayatıma yerleşmiş bulunmakta. 

İstanbul Devlet Tiyatrosu kapsamında yakaladığımız bilet ile (yerimiz de gayet iyiydi :)) bu oyunu izleme şansı elde ettik. Aslında öncesinde, biletin bulunamama durumu, Hamlet'in yüceliği ve Bülent Emin Yarar'ın harika oyunculuğunu birleştirdiğinizde ortaya inanılmaz büyük bir beklenti çıkıyor. 

Belki içerik ve oyunculuk olarak dolu dolu bir oyun izleyip hayatımdan yapılacaklara bir tik atmış olsam da kendimle yüzleşmem gereken bir duruma daha açıklık getirdim: Ben tek kişilik oyunlarda ufaktan sıkılıyorum. Daha öncesinde de bir kaç oyunda benzer hissiyata kapıldım. Ama bu oyunda artık bu düşünce kafama tamamen oturdu. 

Tabii ki bu oyunu beğenmedim yahut oyunculuğa laf söyleyebileceğim anlamına gelmiyor ki zaten ben Bülent Emin Yarar'ı Profesyonel oyunundaki oyunculuğu ile de hayran olmuştum. 

Beklentilerimi kayşılayan ama Profesyonel gibi bir daha bir daha diye tutturmayacağım bir oyun olduğunu söyleyebilirim. 

Şu an hangi salona döndü bilemem ama geçtiğimiz hafta baktığımda Profesyonel oyununun da bilmem kaçıncı sezonda halen neredeyse kapalı gişe olduğunu görmek beni mutlu etti. Belki Kasım planlarınıza dahil etmek istersiniz. 

Şimdilik bu kadar... Sevgiyle kalın...

Hoşça bakın zatınıza! 

TAŞINMA DUYURUSU!

Merhaba sevgili okuyan, Bugün sizlere aslında biraz da değişik bir durum içerisinden bahsetmek istiyorum. TAŞINIYORUM!!! (Sadece bloğu...