28 Ocak 2017 Cumartesi

KİTAP YORUMLARI#16- HASAN ALİ TOPTAŞ/ KUŞLAR YASINA GİDER

Herkese kocaman merhaba sevgili edebi dostlarım,

Sussam olmuyor susmasam olmaz adlı şarkıdaki durum şu an benim durumum ile bağdaştırılabileceği için daha fazla dayanamayarak bu yazıyı hazırlamaya karar verdim. Gerçi yarın da bir video çekeceğim ama yine de yine yine yeniden bloguma hoşgeldiniz!!!!

Merasimi geçtikten sonra sözüm ona bu kitaptan bahsedeceğim sizlere. Daha ilk görüşte aşık olduğum, içimde okumam için hisleri ayaklandıran daha baskıdan yeni çıkmışken karşılaştığım bir kitap: KUŞLAR YASINA GİDER.

Olayı baştan belli olan kitaplarda okuru diri tutmak şu edebiyat dünyasında mümkün olduğu ölçüde zor. Bu bağlamda yazarın yaptığı tam da bu olayı harika bir şekilde başarıp okuyucuyu kendi ruhundan vurarak yumuşak dili ile kendine hayran bırakmak... Kitabın yorumuna başladım belki ama yazar hakkında da izniniz ile birkaç şey söylemek isterim. Zira hayatımızda böyle mütevazi yazarlara çokça rastlamak mümkün değil. Belki bunu soğukluk olarak algılayan bir kesim vardır ama fuar dolayısı ile kendisi ile sohbet etme fırsatına eriştiğimde anladım ki, Hasan Ali Toptaş'ın hayattaki yegane emeli kendi içine sinen ve tam da buna paralel okurlar taşımak. Tabir etmem gerekir ise fuarda kıyamet gibi sattı bu kitap. Belki yeni çıktığı için belki imza için belki de gerçekten yazarı benimseyen okuyucuların hevesi için. Lakin kendisini tanıdıktan sonra şunu söyleyebilirim ki yazarın en değer verdiği şey 'Huzur'. Nereden mi öğrendim? Kitap(lar)ımı imzalarken söyledi. Huzurlu bir gelecek diledi. Hayran hayran bakarken gülümseyerek;
- Hayattaki en önemli şey huzur değil mi zaten? dedi. İşte o an kalbimi çalan sadece kitabı değil mütevazi kişiliğinin de olduğunu anlamış oldum.

Kitaba geri dönersek, bu kitabı tek okuduğunuzda algılarımız bir baba-oğul romanına doğru ilerliyor. Fakat şu an Harfler ve Notalar kitabını okuduktan sonra bu kitabın otobiyografik bir roman niteliği taşdığını düşündüm. Daha sonradan ise yazarın bir röportajında bahsettiği not aklıma geldi. Yazar söylemediği sürece o otobiyografik roman olarak adlandırılamazmış.

Doğu'nun Kafkası olarak yakıştırılan yazar bu kitabında analodoluyu sakin ve huzurlu bir dille betimlemiş. Temelinde beklenen sona yaklaşılan fakat bu süre zarfında da okura anlattıkları ile gözyaşlarını tutmaması için elinden geleni yapmış adeta. Herkesin kendinden, hayatından, babasından, dedesinden bir şeyler bulacağı bu kitapta yazar adeta bir resmi okura hissettirmiş. Ankara- Denizli arası geçen roman, içten içe kalbinizi sızlatacak cinsten olmuş anlayacağınız...

Hala okumadıysanız ölmeden önce okunacaklar listenize edinin bir tane.

Hoşça bakın zatınıza!

TAŞINMA DUYURUSU!

Merhaba sevgili okuyan, Bugün sizlere aslında biraz da değişik bir durum içerisinden bahsetmek istiyorum. TAŞINIYORUM!!! (Sadece bloğu...